22 Kasım 2012 Perşembe
ne
girmesin kimse
aramıza
güvercinler yürüsün
yanımızda
kopsun kalabalıktan
bazıları ki
bulalım neşemizi
çatlak sesimizi
duyalım
kısık
ateşte
uyuyalım
bilmesek de
ne
sen sadece
de
30 Ağustos 2012 Perşembe
şşş
saatsiz ve yersiz
bir kokteylde gibiyiz
senleikimiz
birorganik elmanın
kurtlu bölgesinde
seyreylemekteyiz
hayatı
öyle paniksiz,
dişsiz.
bir kokteylde gibiyiz
senleikimiz
birorganik elmanın
kurtlu bölgesinde
seyreylemekteyiz
hayatı
öyle paniksiz,
dişsiz.
30 Temmuz 2012 Pazartesi
bu ka başKaka
vay, şimdi bişiler yazmalı işte...
K., bir şeyler yazmaya başlamalı, diye düşündü kendi kendine. düşünmekle kalmadı, eyledi de. derinden girmeli dedi mevzuya, yüzeyde yüzmek güzeldi ama. kütüphaneler, dedi, kütüktendir aslında. zerafetten yoksun, kütük gibi değil, öz be öz kütükten olma, gibisi fazla. kafiyeden kaçamazdı K., ismi yüzünden mahkum olması bi kenara, bir harf her şeyi değiştirebilirdi pekiala. o zaman, dedi, yüzmeye giderim güneş doğunca, çok uzağa değil, yakınlara, mesela boğaza. boğazına kadar batmıştı ya çukura, canını sıkmazdı hiç böyle eften püften mevzulara. ef, diye verdi nefesini, öf deseydi keyfi kaçacaktı besbelli. belinde eli, elinde ukulelesi, bir de içinden geçen sevgi dolu parlak, deri kemeri. bugün bir, yarın iki.
K., bir şeyler yazmaya başlamalı, diye düşündü kendi kendine. düşünmekle kalmadı, eyledi de. derinden girmeli dedi mevzuya, yüzeyde yüzmek güzeldi ama. kütüphaneler, dedi, kütüktendir aslında. zerafetten yoksun, kütük gibi değil, öz be öz kütükten olma, gibisi fazla. kafiyeden kaçamazdı K., ismi yüzünden mahkum olması bi kenara, bir harf her şeyi değiştirebilirdi pekiala. o zaman, dedi, yüzmeye giderim güneş doğunca, çok uzağa değil, yakınlara, mesela boğaza. boğazına kadar batmıştı ya çukura, canını sıkmazdı hiç böyle eften püften mevzulara. ef, diye verdi nefesini, öf deseydi keyfi kaçacaktı besbelli. belinde eli, elinde ukulelesi, bir de içinden geçen sevgi dolu parlak, deri kemeri. bugün bir, yarın iki.
23 Temmuz 2012 Pazartesi
vir gül
arkadaşlar size ihtiyacım var
siz yokken ekran karanlık
erör veriyor yalnızlık
tadımı kaçırıyor şu limon
denizler dehliz olmuş
masada o eski tanıdık
alabalık
arkadaşlar size ihtiyacım var
dedim ya
korkuyorum evde tek tek
ev yok sanki, tavanla yer
adeta yek
olmaz olsun böyle gecede
parça çikolatalı kek
bir şey daha diyeyim mi
bir sır giyeyim mi ya da
pek yakışmaz ya bana
varsın olsun
zaten ne giysem
üzerime yapışıyor
bu havada
siz yokken ekran karanlık
erör veriyor yalnızlık
tadımı kaçırıyor şu limon
denizler dehliz olmuş
masada o eski tanıdık
alabalık
arkadaşlar size ihtiyacım var
dedim ya
korkuyorum evde tek tek
ev yok sanki, tavanla yer
adeta yek
olmaz olsun böyle gecede
parça çikolatalı kek
bir şey daha diyeyim mi
bir sır giyeyim mi ya da
pek yakışmaz ya bana
varsın olsun
zaten ne giysem
üzerime yapışıyor
bu havada
17 Haziran 2012 Pazar
30 Mart 2012 Cuma
10 Şubat 2012 Cuma
ki
Bu sabah yalnız uyandım. İlk defa mıydı, sanırım evet. Güneş doğmadan hemen önceydi. Kar vardı ve beyaz değildi. Hiç bu kadar beyaz olmamıştı diş macunu; mavi çizgileri fosforlu ve gerçek dışı bir, nasıl diyeyim, ses çıkartıyordu. İnce bir gürültü; biraz mekanik, steril ama stressiz, temiz mi temiz. Hemen botlarımı giydim. Çıplaktım ama üşümekten korkmazdım hiç. Kıllarım vardı, biraz seyrek ama işe yarardı.
Bir kaç kuş ve bir köpek. Tabii ki beyaz tüyler -ve bir gram esrar. Esrarlı bir hikaye her zaman işe yarardı. Bunu bir kenara yazdım.
Yürüdüm evet. Yol uçsuz bucaksız, kirli hava ve hafif bir rüzgar. Sert bir yudum. Yutkundum.
Bir kaşık terör gerekliydi sanki. Bir kaşıkçı da olsa fena olmazdı hani. Saçmalamaktan hiç korkmazdım. Bunu da bir kenara yazdım.
Doğduğumda saçlarım varmış. Küçük yamuk bir burnum, bir de çapkın gülüşüm. Çapkın bu çapkın, derlermiş bana bakıp bakıp; kürk mantolu kadınlar, leopar desenli adamlar, kimi lemurlar ve tek dişli tazılar. Bir de Zünküfül; abimin aşık olduğu o yanlış at. Ona oynamamalıydı, kaybedeceği baştan belliydi. Salak.
Çünkü, diye başladı, aşk her şeydir. Gün batmadan sabah olmazdı ve kahretsin ki yine haklıydı. Çayı demledim. Bütün param bu, bir parça cevizli sucuk ve yanında bir kova. Hadi ama, öyle bön bön bakma suratıma. Anladın ve itaat ettin. Ah Musashi, bir tanesin. Sen var ya, bunu çoktan hak ettin.
Biliyorsun değil mi? Beni özleyeceksin. Birlikte yaptığımız her şeyi. Ne, ne bakıyorsun öyle? Şaka, şaka tabii ki. Birlikte yapmadığımız her şeyi, diyecektim. Özleyeceksin. Hem de çok. Çok, çok fena özleyeceksin. Hem de ne çok... Beraber uyumayı, öğlene doğru uyanmayı ve o muhteşem sabah kahvaltılarını. Soğuk sabahları ve boş buzdolabını. Dünden kalmış poğaçayı ve arkamıza bakmadan evden kaçışımızı. Meydandaki kahveye koşarken peşimize takılan Totoro'yu, bastığın çikitayı ve yırtılan pijamayı. Paltomun astarında kaybolan fındıkları, ayakkabıma sıkıştırdığın tütünleri ve evde unuttuğun o küçük feneri. Boşver demiştin, gün bizi idare eder, umursamaz o dandik şeyi.
Kırpıştırdım gözlerimi. Sanki bir daha gece olmayacakmış gibiydi. Işık kudretli ve cömertti, koca bir mezarlığı yıkamaya yeterdi.
Nefesimi tuttum. Dışımdan bir ses, üstü kalsın, dedi.
Bir kaç kuş ve bir köpek. Tabii ki beyaz tüyler -ve bir gram esrar. Esrarlı bir hikaye her zaman işe yarardı. Bunu bir kenara yazdım.
Yürüdüm evet. Yol uçsuz bucaksız, kirli hava ve hafif bir rüzgar. Sert bir yudum. Yutkundum.
Bir kaşık terör gerekliydi sanki. Bir kaşıkçı da olsa fena olmazdı hani. Saçmalamaktan hiç korkmazdım. Bunu da bir kenara yazdım.
Doğduğumda saçlarım varmış. Küçük yamuk bir burnum, bir de çapkın gülüşüm. Çapkın bu çapkın, derlermiş bana bakıp bakıp; kürk mantolu kadınlar, leopar desenli adamlar, kimi lemurlar ve tek dişli tazılar. Bir de Zünküfül; abimin aşık olduğu o yanlış at. Ona oynamamalıydı, kaybedeceği baştan belliydi. Salak.
Çünkü, diye başladı, aşk her şeydir. Gün batmadan sabah olmazdı ve kahretsin ki yine haklıydı. Çayı demledim. Bütün param bu, bir parça cevizli sucuk ve yanında bir kova. Hadi ama, öyle bön bön bakma suratıma. Anladın ve itaat ettin. Ah Musashi, bir tanesin. Sen var ya, bunu çoktan hak ettin.
Biliyorsun değil mi? Beni özleyeceksin. Birlikte yaptığımız her şeyi. Ne, ne bakıyorsun öyle? Şaka, şaka tabii ki. Birlikte yapmadığımız her şeyi, diyecektim. Özleyeceksin. Hem de çok. Çok, çok fena özleyeceksin. Hem de ne çok... Beraber uyumayı, öğlene doğru uyanmayı ve o muhteşem sabah kahvaltılarını. Soğuk sabahları ve boş buzdolabını. Dünden kalmış poğaçayı ve arkamıza bakmadan evden kaçışımızı. Meydandaki kahveye koşarken peşimize takılan Totoro'yu, bastığın çikitayı ve yırtılan pijamayı. Paltomun astarında kaybolan fındıkları, ayakkabıma sıkıştırdığın tütünleri ve evde unuttuğun o küçük feneri. Boşver demiştin, gün bizi idare eder, umursamaz o dandik şeyi.
Kırpıştırdım gözlerimi. Sanki bir daha gece olmayacakmış gibiydi. Işık kudretli ve cömertti, koca bir mezarlığı yıkamaya yeterdi.
Nefesimi tuttum. Dışımdan bir ses, üstü kalsın, dedi.
31 Ocak 2012 Salı
La Luya
seni gördüm
beyazdı ellerin
ayakların
yoktu
bana gelemezdin
biliyordum
sendin o
o çatallı sesin
bir anda gözden yitip
yavaşça ortaya çıkan
ışıklı bedenin
uçuk mavi tenin
ve
başka bir zamandan gelen rengin
sis kaplı ormanda kaybolmadınsa
burda bir yerlerde olmalısın
uykumda
iyi geceler
Luya
beyazdı ellerin
ayakların
yoktu
bana gelemezdin
biliyordum
sendin o
o çatallı sesin
bir anda gözden yitip
yavaşça ortaya çıkan
ışıklı bedenin
uçuk mavi tenin
ve
başka bir zamandan gelen rengin
sis kaplı ormanda kaybolmadınsa
burda bir yerlerde olmalısın
uykumda
iyi geceler
Luya
10 Ocak 2012 Salı
B.O.K.
Şöyle bi'şey;
Ben varım
Sen varsın
Dünya yok
Ya da;
Sen varsın
Ben yokum
Dünya çok
Ya da;
Ben varım
Sen yoksun
Dünya boş
Yok yok...
Çok boş
ÇOK
.
.
.
Ben varım
Sen varsın
Dünya yok
Ya da;
Sen varsın
Ben yokum
Dünya çok
Ya da;
Ben varım
Sen yoksun
Dünya boş
Yok yok...
Çok boş
ÇOK
.
.
.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)