10 Şubat 2012 Cuma

ki

Bu sabah yalnız uyandım. İlk defa mıydı, sanırım evet. Güneş doğmadan hemen önceydi. Kar vardı ve beyaz değildi. Hiç bu kadar beyaz olmamıştı diş macunu; mavi çizgileri fosforlu ve gerçek dışı bir, nasıl diyeyim, ses çıkartıyordu. İnce bir gürültü; biraz mekanik, steril ama stressiz, temiz mi temiz. Hemen botlarımı giydim. Çıplaktım ama üşümekten korkmazdım hiç. Kıllarım vardı, biraz seyrek ama işe yarardı.
Bir kaç kuş ve bir köpek. Tabii ki beyaz tüyler -ve bir gram esrar. Esrarlı bir hikaye her zaman işe yarardı. Bunu bir kenara yazdım.

Yürüdüm evet. Yol uçsuz bucaksız, kirli hava ve hafif bir rüzgar. Sert bir yudum. Yutkundum.

Bir kaşık terör gerekliydi sanki. Bir kaşıkçı da olsa fena olmazdı hani. Saçmalamaktan hiç korkmazdım. Bunu da bir kenara yazdım.

Doğduğumda saçlarım varmış. Küçük yamuk bir burnum, bir de çapkın gülüşüm. Çapkın bu çapkın, derlermiş bana bakıp bakıp; kürk mantolu kadınlar, leopar desenli adamlar, kimi lemurlar ve tek dişli tazılar. Bir de Zünküfül; abimin aşık olduğu o yanlış at. Ona oynamamalıydı, kaybedeceği baştan belliydi. Salak.

Çünkü, diye başladı, aşk her şeydir. Gün batmadan sabah olmazdı ve kahretsin ki yine haklıydı. Çayı demledim. Bütün param bu, bir parça cevizli sucuk ve yanında bir kova. Hadi ama, öyle bön bön bakma suratıma. Anladın ve itaat ettin. Ah Musashi, bir tanesin. Sen var ya, bunu çoktan hak ettin.

Biliyorsun değil mi? Beni özleyeceksin. Birlikte yaptığımız her şeyi. Ne, ne bakıyorsun öyle? Şaka, şaka tabii ki. Birlikte yapmadığımız her şeyi, diyecektim. Özleyeceksin. Hem de çok. Çok, çok  fena özleyeceksin. Hem de ne çok... Beraber uyumayı, öğlene doğru uyanmayı ve o muhteşem sabah kahvaltılarını. Soğuk sabahları ve boş buzdolabını. Dünden kalmış poğaçayı ve arkamıza bakmadan evden kaçışımızı. Meydandaki kahveye koşarken peşimize takılan Totoro'yu, bastığın çikitayı ve yırtılan pijamayı. Paltomun astarında kaybolan fındıkları, ayakkabıma sıkıştırdığın tütünleri ve evde unuttuğun o küçük feneri. Boşver demiştin, gün bizi idare eder, umursamaz o dandik şeyi.

Kırpıştırdım gözlerimi. Sanki bir daha gece olmayacakmış gibiydi. Işık kudretli ve cömertti, koca bir mezarlığı yıkamaya yeterdi.

Nefesimi tuttum. Dışımdan bir ses, üstü kalsın, dedi.