ve dahası etiketlerinde 8den fazla sesli harf bulunanlar, yukarı İsimyok Şehri'nin en güzide evlerinde kalmaktaydılar... aşağıdakiler ise her daim sessizdi...
8 sayısı kutsaldı ve panter bacağıyla temsil edilirdi. her etiket sahibi, bedeninin görünen bir yerine 8 dövmesi yaptırmak zorundaydı; veya panter bacağı.
bunun sebebi felaket sonrası sağ kalan tek hayvan türünün panterler olmasıydı. Kedi familyası yeni bir güç dengesine kavuşmuştu, ancak bu sefer besin zincirinde geyikler değil, insanlar bulunuyordu. Korku yüzünden kısa süre sonra özellikle kara panterlere tapınılmaya başlandı. Siyah ölümü, sekiz sonsuz döngüyü simgeliyor, dövmeli "panteriyanlar" ise korku üzerinden tüm halkı yönetiyordu.
etiket dövmelerinin sahtesini şangay'da sadece 100 yuen'e yaptırabilirdiniz, ama bunlarla alışveriş merkezlerinin ve kültür kurumlarının dedektörlerinden geçmek imkansızdı.
2012'de gerçekleşmesi beklenen yokoluş teoremi 2042 yılında ansızın dünya uygarlığının neredeyse tamamını yoketti. hayatta kalan canlılar garip bir şekilde içsel artanlarıyla mutasyona uğradılar. bu değişim yılı eski lahitlerde rakamsal çoğunluğun 8 ettiğini ve sıfırın sonsuzluğun(8) yanında hiç olmaya mahkum olduğundan bahsediyordu.
Fakat 8 rakamının aslında birbirine teğet iki 0'dan oluştuğu gerçeğinin görmezden gelinmesi, mutasyona uğramış bu yeni neslin duyarsızlığını körüklüyordu. Duyarsızlığın mavi alevinin körüklenmesi de, görünenlerin ötesindeki pek çok sinsi tehlikeyi beraberinde getiriyordu haliyle; kuzguni çakıl taşlarının boyaları akmaya başlamıştı bile.
Esas yıkım yeni başlıyordu. 8'in bu aldatmacası insanoğlunun yarattığı tüm etiketlere yansıyordu.Sözgelimi elinizde "güçlü" sıfatı varken ,"iradesiz" etiketine sahip olandan daha az güçlüydünüz. Yasadışı yollarla dahi önüne geçilemez bir anlam kayması.. Herşeyi yerli yerine oturtacak tek insan ise aşağı İsimyok şehrinin kimliksizlerindendi. Sıfır'ı unutmamış biri, sonsuzluğun geçmişten gelip öteye vardığını hatırlayan biri, çoğu kimliksiz gibi tek heceli bir etikete sahip olan biri: "O"! ve "O", bir isme sahip olmazdan önce, heryerde bu etiketi aramıştı; Felaket öncesi dünyanın işaret sıfatını..
ve sıfat, zamire dönüşünce; yeni dünya düzenindeki "kendisi" ile "eski kendisi" aynı harfle temsil edilince, ağır bir kopuş gerçekleşir O'nun zihninde. "O" harfinin sıfır(0) rakamı ile olan biçimsel benzerliği, biçime duyarlılığı artmış yeni nesil için karşı konulmaz bir cazibeye sahipti ve bu durum, düpedüz felaketin devamıydı. nitekim eski dünya'da asla yüzüne konuşulmayan, kendisine hitap edilmeyen, hep arkasından konuşulan "o kadın", "o sürtük", "o biçim" "o rospu", şimdi sadece ve sadece "O" idi, ve yüzyüze geldiği ilk kişi, O'nun parlaklığı karşısında büyülendi.
Etrafını kaplayan bütün parlaklık, yerçekimsiz ortamda akışkanlık kazanmış bir alev gibi bütün vücudunu kapladı. Kemiklerine kadar işleyen ısıyı hissediyordu. Artık iyice boğucu hale gelen hava nefes almasını engellerken, birden uyandı. Sabah güneşinin bütün odayı saunaya çevirdiği bir yaz günü, Rovan, yüzünden akan terlerden sırılsıklam olmuş yastığından kafasını kaldırmadan gözlerini yavaşça açtı. Halen gördüğü korkutucu, apokaliptik rüyanın pençesinden kurtulamamıştı.
Birden istemsiz bir şekilde ayağa fırlayarak, odanın en uç köşesinde, komodinin yanında duran boy aynasına koştu.Uyanmasına rağmen hala gözlerinin önünden gitmeyen birşey vardı. Ve onun yokolduğunu görmeden rahatlayamayacaktı Rovan. Derin bir nefes alıp dişlerini sıkarak çenesini yukarı doğru kaldırdı.Beklediğinin aksine aynada gördüğü yansıma ile dehşete düştü. Gergin ve damarlı boynunun sağ tarafını bütünüyle kara bir dövme kaplıyordu.
Rovan rüyasında Gökyüzünün neredeyse görünmediği milyon km2 bir kuyunun içinde buldu kendini. Kuyu'nun soğukluğu tüm yüzeyde yürünmesi imkansız bir camlaşma oluşturmuştu. Ayağa kalktı. Kim olduğunu bilmiyor,kendisini tanımaya çalışıyordu. El ve ayaklarının altı vakum işlevi görecek şekilde mutasyona uğramış, derisi yılanınki gibi keskin ve kapkara pullanmıştı. Aniden inanılmaz bir hızla süzülerek ilermeye başladı. Bir kaç saniye sonra yarığın kenarında durdu,..
Duyduğunu anlamaya çalışıyordu.. Tek cevabın orada olduğunu bilerek yüzeye çıktığında milyonlarca hayvanın aynı anda yalvarırcasına uluyarak tapındığını gördü Panteriyan krallığına.. Gördüklerini anlamaya çalışırken bir anda karanlık bir süluetin altında kalıverdi. boynunda hissettiği acıyla her yer karardı...
Sıçrayarak gözlerini açtı ve aynadaki yüzüyle karşılaştı. Bu birkaç saniyelik gün-düşü dilinde acı bir tat bırakmıştı. Lavaboya tükürdü. Tekinsiz bir tempoda, bir ileri iki geri, üç geri beş ileri deliğe doğru süzülen yeşil-siyah asitli köpüklere baktı. Boynuna giden eli, panter dövmesinin kontürlerini belirginleştirmek istercesine üzerinden geçti, derisi kalınlaşmış parmaklarının ucu pul pul döküldü.
Eren gözlerini açtı. Yattığı odanın karanlığı gözlerine dolarken bir damlası, gözünün kenarından aşağı kaçtı. Bu damla eskiden de hep bu yoldan kaçardı, şimdi artık kurumuş olan bu patikadan. Daha 22 yaşında olmasına rağmen sağ gözünün köşesinde, yalnız bir çizgi vardı. İncecik, ancak aynada dikkatle baktığı zaman görülebilen tek başına bir çizgi. Eren bunun hep küçükken çok ağladığı için olduğunu düşünmüştü. Mutsuz geçen cocukluğun şimdi artık kurumuş ıslak imzası. Evdeki bu son gecesinde, Eren hatırladı. Küçükken çok ağlamıştı, hep de bu odada, bu aynı köşede, bu yatakta, gecede. Damlanın ezberinde bir yol vardı. Sessiz sedasız o hep aynı gözün hep aynı köşesinden defalarca süzülmüş olduğu onca yolculuk her defasında yastığın unutkan derinliklerinde son bulmuştu.
Baka-kaldığı bu acılar medeniyetin çöktüğüne bir kanıttı. Dizlerinin üstünde ciğerleri patlıcakmışcasına nefes alıyordu. bulutlar makarnanın buharı gibi kaynıyor gökyüzü karmakarışık renkleri eşliğinde rüzgarıyla Eren'i dövüyordu. Yalnızdı. Çökmüş dünyanın yaydığı acıdan besleniyordu. Ani bir sezgiyle uçurumdan aşağı dikine koşmaya başladı yer yer uzun sıçrayışlarla bir kuş hafifliğinde hızlıca hareket edebiliyordu.
Maraton başlamıştı. 2. Tuzlu Buzul Çağı'nın başlangıcını kutlayan milyonlarca zımpara-dil, havayı eskiterek son sürat koşuyor, değişim rüzgarı her 108 adımda bir döner bıçak darbesiyle daireyi tersine çeviriyordu. Ters daireler düz eşlerine can havliyle uzanmaya çalışırken balonlar patlıyor, birbirinin içinden geçebilenler yola devam diye bağırıyordu: yo la de vam yo la de vam yo la dev am... ve dev am, önlerinde bütün haşmetiyle dururken, kulakları sağır eden o ses duyuldu: AUM. Ani bir fren ve mutlak sessizlik. Yo hayır! U dönüşünü kaçırmış olamazlardı!
Geceleyin ayışığında,işte, Büyük Aşık, o dehşetli meydan ya da kanaldan kadın kahramanın penceresine ve gözlerine gözlerini dikmiştir.Kız, kendisini bekler. O dehşetli tezcanlı yürüyüşü,iğrenç tırnaklarıyla hızla kızın yanına gelir.Elin gölgesi,kızın kar beyazı yatak örtülerinin üstüne mürekkep gibi sürünür.
devam et, devam ettir...
YanıtlaSiletiketlerden artık yakışan değil bulunan kapılmaya başlanmıştı. bir kişi aynı zamanda hem çıtır hem de katır olabilmekteydi.
YanıtlaSilve dahası etiketlerinde 8den fazla sesli harf bulunanlar, yukarı İsimyok Şehri'nin en güzide evlerinde kalmaktaydılar... aşağıdakiler ise her daim sessizdi...
YanıtlaSil8 sayısı kutsaldı ve panter bacağıyla temsil edilirdi. her etiket sahibi, bedeninin görünen bir yerine 8 dövmesi yaptırmak zorundaydı; veya panter bacağı.
YanıtlaSilbunun sebebi felaket sonrası sağ kalan tek hayvan türünün panterler olmasıydı. Kedi familyası yeni bir güç dengesine kavuşmuştu, ancak bu sefer besin zincirinde geyikler değil, insanlar bulunuyordu. Korku yüzünden kısa süre sonra özellikle kara panterlere tapınılmaya başlandı. Siyah ölümü, sekiz sonsuz döngüyü simgeliyor, dövmeli "panteriyanlar" ise korku üzerinden tüm halkı yönetiyordu.
YanıtlaSiletiket dövmelerinin sahtesini şangay'da sadece 100 yuen'e yaptırabilirdiniz, ama bunlarla alışveriş merkezlerinin ve kültür kurumlarının dedektörlerinden geçmek imkansızdı.
YanıtlaSil2012'de gerçekleşmesi beklenen yokoluş teoremi 2042 yılında ansızın dünya uygarlığının neredeyse tamamını yoketti. hayatta kalan canlılar garip bir şekilde içsel artanlarıyla mutasyona uğradılar. bu değişim yılı eski lahitlerde rakamsal çoğunluğun 8 ettiğini ve sıfırın sonsuzluğun(8) yanında hiç olmaya mahkum olduğundan bahsediyordu.
YanıtlaSilFakat 8 rakamının aslında birbirine teğet iki 0'dan oluştuğu gerçeğinin görmezden gelinmesi, mutasyona uğramış bu yeni neslin duyarsızlığını körüklüyordu. Duyarsızlığın mavi alevinin körüklenmesi de, görünenlerin ötesindeki pek çok sinsi tehlikeyi beraberinde getiriyordu haliyle; kuzguni çakıl taşlarının boyaları akmaya başlamıştı bile.
YanıtlaSilEsas yıkım yeni başlıyordu. 8'in bu aldatmacası insanoğlunun yarattığı tüm etiketlere yansıyordu.Sözgelimi elinizde "güçlü" sıfatı varken ,"iradesiz" etiketine sahip olandan daha az güçlüydünüz. Yasadışı yollarla dahi önüne geçilemez bir anlam kayması.. Herşeyi yerli yerine oturtacak tek insan ise aşağı İsimyok şehrinin kimliksizlerindendi. Sıfır'ı unutmamış biri, sonsuzluğun geçmişten gelip öteye vardığını hatırlayan biri, çoğu kimliksiz gibi tek heceli bir etikete sahip olan biri: "O"! ve "O", bir isme sahip olmazdan önce, heryerde bu etiketi aramıştı; Felaket öncesi dünyanın işaret sıfatını..
YanıtlaSilve sıfat, zamire dönüşünce; yeni dünya düzenindeki "kendisi" ile "eski kendisi" aynı harfle temsil edilince, ağır bir kopuş gerçekleşir O'nun zihninde. "O" harfinin sıfır(0) rakamı ile olan biçimsel benzerliği, biçime duyarlılığı artmış yeni nesil için karşı konulmaz bir cazibeye sahipti ve bu durum, düpedüz felaketin devamıydı. nitekim eski dünya'da asla yüzüne konuşulmayan, kendisine hitap edilmeyen, hep arkasından konuşulan "o kadın", "o sürtük", "o biçim" "o rospu", şimdi sadece ve sadece "O" idi, ve yüzyüze geldiği ilk kişi, O'nun parlaklığı karşısında büyülendi.
YanıtlaSilEtrafını kaplayan bütün parlaklık, yerçekimsiz ortamda akışkanlık kazanmış bir alev gibi bütün vücudunu kapladı. Kemiklerine kadar işleyen ısıyı hissediyordu. Artık iyice boğucu hale gelen hava nefes almasını engellerken, birden uyandı. Sabah güneşinin bütün odayı saunaya çevirdiği bir yaz günü, Rovan, yüzünden akan terlerden sırılsıklam olmuş yastığından kafasını kaldırmadan gözlerini yavaşça açtı. Halen gördüğü korkutucu, apokaliptik rüyanın pençesinden kurtulamamıştı.
YanıtlaSilBirden istemsiz bir şekilde ayağa fırlayarak, odanın en uç köşesinde, komodinin yanında duran boy aynasına koştu.Uyanmasına rağmen hala gözlerinin önünden gitmeyen birşey vardı. Ve onun yokolduğunu görmeden rahatlayamayacaktı Rovan. Derin bir nefes alıp dişlerini sıkarak çenesini yukarı doğru kaldırdı.Beklediğinin aksine aynada gördüğü yansıma ile dehşete düştü. Gergin ve damarlı boynunun sağ tarafını bütünüyle kara bir dövme kaplıyordu.
YanıtlaSilRovan rüyasında Gökyüzünün neredeyse görünmediği milyon km2 bir kuyunun içinde buldu kendini. Kuyu'nun soğukluğu tüm yüzeyde yürünmesi imkansız bir camlaşma oluşturmuştu. Ayağa kalktı. Kim olduğunu bilmiyor,kendisini tanımaya çalışıyordu. El ve ayaklarının altı vakum işlevi görecek şekilde mutasyona uğramış, derisi yılanınki gibi keskin ve kapkara pullanmıştı. Aniden inanılmaz bir hızla süzülerek ilermeye başladı.
YanıtlaSilBir kaç saniye sonra yarığın kenarında durdu,..
Duyduğunu anlamaya çalışıyordu..
YanıtlaSilTek cevabın orada olduğunu bilerek yüzeye çıktığında milyonlarca hayvanın aynı anda yalvarırcasına uluyarak tapındığını gördü Panteriyan krallığına..
Gördüklerini anlamaya çalışırken bir anda karanlık bir süluetin altında kalıverdi. boynunda hissettiği acıyla her yer karardı...
Sıçrayarak gözlerini açtı ve aynadaki yüzüyle karşılaştı. Bu birkaç saniyelik gün-düşü dilinde acı bir tat bırakmıştı. Lavaboya tükürdü. Tekinsiz bir tempoda, bir ileri iki geri, üç geri beş ileri deliğe doğru süzülen yeşil-siyah asitli köpüklere baktı. Boynuna giden eli, panter dövmesinin kontürlerini belirginleştirmek istercesine üzerinden geçti, derisi kalınlaşmış parmaklarının ucu pul pul döküldü.
YanıtlaSilEren gözlerini açtı. Yattığı odanın karanlığı gözlerine dolarken bir damlası, gözünün kenarından aşağı kaçtı. Bu damla eskiden de hep bu yoldan kaçardı, şimdi artık kurumuş olan bu patikadan. Daha 22 yaşında olmasına rağmen sağ gözünün köşesinde, yalnız bir çizgi vardı. İncecik, ancak aynada dikkatle baktığı zaman görülebilen tek başına bir çizgi. Eren bunun hep küçükken çok ağladığı için olduğunu düşünmüştü. Mutsuz geçen cocukluğun şimdi artık kurumuş ıslak imzası. Evdeki bu son gecesinde, Eren hatırladı.
YanıtlaSilKüçükken çok ağlamıştı, hep de bu odada, bu aynı köşede, bu yatakta, gecede. Damlanın ezberinde bir yol vardı. Sessiz sedasız o hep aynı gözün hep aynı köşesinden defalarca süzülmüş olduğu onca yolculuk her defasında yastığın unutkan derinliklerinde son bulmuştu.
Baka-kaldığı bu acılar medeniyetin çöktüğüne bir kanıttı.
YanıtlaSilDizlerinin üstünde ciğerleri patlıcakmışcasına nefes alıyordu. bulutlar makarnanın buharı gibi kaynıyor gökyüzü karmakarışık renkleri eşliğinde rüzgarıyla Eren'i dövüyordu. Yalnızdı. Çökmüş dünyanın yaydığı acıdan besleniyordu.
Ani bir sezgiyle uçurumdan aşağı dikine koşmaya başladı yer yer uzun sıçrayışlarla bir kuş hafifliğinde hızlıca hareket edebiliyordu.
Maraton başlamıştı. 2. Tuzlu Buzul Çağı'nın başlangıcını kutlayan milyonlarca zımpara-dil, havayı eskiterek son sürat koşuyor, değişim rüzgarı her 108 adımda bir döner bıçak darbesiyle daireyi tersine çeviriyordu. Ters daireler düz eşlerine can havliyle uzanmaya çalışırken balonlar patlıyor, birbirinin içinden geçebilenler yola devam diye bağırıyordu: yo la de vam yo la de vam yo la dev am... ve dev am, önlerinde bütün haşmetiyle dururken, kulakları sağır eden o ses duyuldu: AUM. Ani bir fren ve mutlak sessizlik. Yo hayır! U dönüşünü kaçırmış olamazlardı!
YanıtlaSilGeceleyin ayışığında,işte, Büyük Aşık, o dehşetli meydan ya da kanaldan kadın kahramanın penceresine ve gözlerine gözlerini dikmiştir.Kız, kendisini bekler.
YanıtlaSilO dehşetli tezcanlı yürüyüşü,iğrenç tırnaklarıyla hızla kızın yanına gelir.Elin gölgesi,kızın kar beyazı yatak örtülerinin üstüne mürekkep gibi sürünür.