Hava çok güzel. Ya sonra?
Bu(yarım)günkü deneyimimi sizlerle paylaşacağım az sonra. Umarım siz de benim kadar heyecanlısınızdır. Umabilir miyim? Umami, evet beşinci tat, bilenler yaşadı. Bilmeyenler de üzülmesin, onlara iyi bir haberim var: Artık hiçbir şeyi bilmelerine gerek kalmayacak. Neden mi -sıkı durun burası çok sarsıcı- çünkü bilmek, geçmişte kaldı. Bilmek benim için yalnızca bir spor değil, bir yaşam biçimi. Bir yaşam biçimi idi. Eli yüzü düzgün, biçimliydi. En azından buraya kadar her şey yolunda. Ya sonra?
Giriş gelişme ve sonuçtan oluşacak klasik bir kurgu peşindeyseniz, doğru yerdesiniz. Gelişme bölümüne hoşgeldiniz. Bu sezon biyeli etekler, bilyeli atletler ve antetli kağıtlar çok moda. Sezona damgasını vuracak renk, en adisinden şokella. Bronzlaşmak için cilde sürülecek tek taş, pırlantalı kola turka. Islık aslanın ağzında. Ekmekler sofrada. Buraya kadar her şey yolunda. Ya sonra? Peki sizce dünyanın ağzı nerededir? İşte bu(yarım)günümün can alıcı noktası, bir yumruk suretinde bana doğru geliyor; nokta atışıyla, tam ağzımın ortasına.
Path to Anusara ertesi sauna. Gevşemiş bedenim lokum kıvamında. Üşenmese hep gülecek yüzüm, ama tatlı bir tembellikten dudaklarım aşağıda. Masaj saati aksamış ve buna pek sinirlenmiş sevimli arkadaşımın yanaklarını sıkıştırıp, anın içinde gevşeyen herşeyle aynı frekansa girmiş partiküller halinde, yerden bir metre yüksekte yürümeye başlıyorum deniz kenarındaki çay bahçesine. Çay bahçesi de ne diyenleriniz olabilir, onlar için bahçe kat değil de yüksek tavandır önerim. Rutubet sevenlerse en asil duygunun insanları, onlarla beraber yürümeye devam diyelim. Hava şahane, adımlarımız doğayla uyumlu vaziyette, arkamda bir ses, fısıltı tonuyla aldığı nefesi, şiddetli bir sövme efektine, hadi diyelim ses titreşimlerine dönüştürmekte. Bir değil iki değil üçle kalsa sorun değil. Adam çok içten sövüyor, nefesi kuvvetli, uyum içinde dünyayla. Aldığı nefesi küfre dönüştürüyor usulca; azına sıçam bu dünyanın, diyor defalarca. Tıpkı bir mantra gibi tekrarlıyor: Azına sıçam bu dünyanın. Yaklaşık on tekrardan sonra, kenara çekiliyorum nazikçe. Yanımdan geçmesine izin vermek için, biraz da meraktan, bu adanmış küfür mantracısının maddi bedenine şöyle bir göz ucuyla olsun dokunmak için. Ben çekilince sesin sahibi aldığı nefesleri yeni bir titreşime dönüştürmeye başlıyor yumuşak bir geçişle: Taze simit, diyor şimdilerde; taze simit, yeni geldi simit var. Simit var şimdi, ya sonra? Dünyanın ağzı simit şeklindeyse mesela ve o anın içinde, hepinizle birlikte, dünyanın azına sıçam diyen sesle boşlukta salınırken, acil ihtiyaç molası, diyorum kendi kendime. Acil ihtiyaç molası, hepimize.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder